Close Menu
Ayşe AdlıAyşe Adlı

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    bibliyofili ile bibliyomani arasındaki ince çizgide yürüyorum

    Nisan 21, 2025

    taşı toprağı tarih bir ülkede yaşıyoruz!

    Nisan 21, 2025

    türkiye’de en ucuz emek, entelektüel emek!

    Nisan 21, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Gizlilik Politikası
    • iletişim
    • hakkımda
    Ayşe AdlıAyşe Adlı
    • Yeşilçam’dan Portreler
    • Geçmiş Zaman Olur Ki…
    • Türkiye Kurulurken…
    • Hoş Sada!
    • Tüm Kategoriler
      • Şehir ve Mekan
      • Dünya’dan
      • GeziYorum
      • Kitabiyat
      • Nadir Söyleşiler
      • O Şehr-i İstanbul Ki…
      • Portreler
      • Sinema Yazıları
      • Sanat Penceresi
      • Tarih Yazıları
      • MetaFizik
    Ayşe AdlıAyşe Adlı
    Portreler - hezar gıpta o devr-i kadîm efendisine…

    hezar gıpta o devr-i kadîm efendisine…

    Mayıs 24, 2017
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    “Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır, parantez.” Behçet Necatigil Kitaplarda Ölmek şiirinde böyle tarif ediyor ölümden geriye kalan hikayeyi. Ancak  İbnülemin Mahmut Kemal İnal (d. 17 Kasım 1871-ö. 24 Mayıs 1957) hayatı, iki parantez içine alınamayacak insanlardan biri. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemini yaşamış, her iki devirde de önemli vazifelerde bulunmuş, mühim insanlar tanımış ve bildiklerini, gördüklerini, yaşadıklarını yazarak geçmişin mirasının bugüne aktarılmasına aracılık etmiş olması bile hayır ve minnetle anılmasını gerektiriyor. Prof. Dr. Ali Birinci, “İbnülemin yazmasaydı Osmanlı’nın son otuz yedi  sadrazamının vesikalara dayanan, tarafsız, hatıralarla karışık biyografilerinden mahrum kalacaktık.” diyor. Emeği ve hizmeti bir tek o eserle sınırlı değil elbette. “Yine biz İbnülemin yazmasaydı 566 şairin hayatını anlatan Son Asrın Türk Şairleri’nden ve 300’e yakın hattatın hal tercümesinden de mahrum olacaktık.”

    Ömrü boyunca vazife şuuruyla yaşayıp yaşlılık günlerinde bile çalışmaktan geri durmayan İbnülemin’i yazmaya iten bir sebep vardı. Eserlerinde yeri geldikçe ‘neden yazıyorum?’ sorusuna cevap veriyordu. “Aczimden ürküb de yazmasam, bildiğim şeyler, -benimle beraber- âlem-i ademe gidecek. Ehl-i vukûf sanılan zevat, bâhusus erbab-ı şebâb ne kadar puçütâb etseler benim bildiklerimi öğrenüb de kendi muasır ve haleflerine öğretmeye imkan bulamıyacaklardır.” Bu kayıtsızlık hem o zevata hem de gelecek nesillere karşı haksızlık. O sebeple ve vatan hizmeti görürcesine ciddiyetle yazıyor: “…Kemâl ehlini tanıyanların tanımayanlara bildirmesi ise hizmet-i vataniyye cümlesindendir.” Üstelik o yazmasa bu eserler yazılamayacak, kayda geçirdiği isimler hatırlanmayacak, farkında… O yüzden belki de, mecburiyet hissiyle sarılıyor kaleme; “Mesleğime tamamıyla muhalif olmakla beraber bilmecburiye söylüyorum, ben de gözlerimi kaparsam gelip geçen güzide adamlarımızı bilen kalmayacak.” Bu gerekçelerle 86 yıllık ömrüne emsali olmayan onlarca eser sığdırıyor ve bir ikazla tamamlıyor vazifesini; “Ey gençler! Gözünüzü açınız, gelip geçmişlerinizi tanıyınız.” Rahmetle anıyoruz.

    Related Posts

    münir nurettin selçuk

    Ocak 12, 2017

    roman kahramanı olarak peyami safa

    Ocak 12, 2017

    sağlıklı insanın kütüphanesinde 300 kitap olur!

    Ocak 11, 2017
    Add A Comment
    Leave A Reply Cancel Reply

    Çok Okunanlar
    bibliyofili ile bibliyomani arasındaki ince çizgide yürüyorum
    Nisan 21, 2025
    taşı toprağı tarih bir ülkede yaşıyoruz!
    Nisan 21, 2025
    türkiye’de en ucuz emek, entelektüel emek!
    Nisan 21, 2025
    biz çalıkuşu nesliyiz!
    Nisan 21, 2025
    anadolu kitabı koruyamamıştır
    Nisan 21, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest
    • Gizlilik Politikası
    • iletişim
    • hakkımda
    © 2025 Ayşe Adli

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.