Milletvekilleri Lojmanları’nın da bulunduğu Or-An’da çok sıkı korunan bir bina. Dışarıdan ne olduğu anlaşılmayan, yüksek duvarlarla çevrili, iki çelik kapıdan girilebilen, yangın söndürme tertibatı ve soğutma metodlarının bulunduğu bina özel bir güvenlik sistemi ile korunuyor. İçeri girebilmek için izin almak şart ve bu “ziyaret” güvenlik güçleri eşliğinde mümkün. Fakat bu binada ne altın, ne para, ne de maddi değeri olan evrak var. Burası Osmanlı’nın tapu kayıtlarının tutulduğu Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü binası.
Osmanlı topraklarının her karışı kayıtlı
Türkiye Cumhuriyeti’nin sahip olduğu bu paha biçilemeyen kayıtlardan biri de Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan toprak arşivleri. İstanbul’un fethinin ardından 1460 yılında tutulmaya başlanan ve Osmanlı coğrafî mirasının vesikası anlamına gelen binlerce ciltlik tahrir ve tapu kaydı, Genel Müdürlüğün arşiv binasında, 4 ayrı mahzende muhafaza ediliyor. İki çelik kapı, üç kilit ve özel güvenlik tertibatıyla korunan binada, 15-19. yüzyıl arasında Osmanlı şehir, kasaba ve köylerine ait parsellerin kullanım durumları, vergiye esas değerleri ve benzer bilgileri içeren 2322 defter bulunuyor. Cebelitarık’tan Viyana kapılarına uzanan bir coğrafyaya yayılan Osmanlı sınırları içinde kalan Arnavutluk, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Filistin, Hırvatistan, Irak, İsrail, Kıbrıs, Kosova, Libya, Lübnan, Makedonya, Romanya, Sırbistan-Karadağ, Suriye, Ürdün ve Yunanistan’ın tapu bilgileri bu mahzenlerde korunuyor.
Toprak karşılığı vergi veya askerî yardım esasının uygulandığı Osmanlı yönetiminde, fethedilen topraklar, üzerinde yaşayan aile reislerinin ismi esas alınarak tahrir kayıtlarına geçiriliyordu. 25-30 yılda bir yapılan yoklamalarda yenilenen bilgilere göre de o topraklardan alınacak vergi belirleniyordu. Fetihlerde ele geçirilen toprakları has, tımar veya zeamet usulüyle tebaaya dağıtan Osmanlı yönetimi, tahrir defterlerine geçen kayıtlara göre halktan vergi, asker ya da askerî yardım alıyordu. Bu sistem 1847’de Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla özel mülkiyete geçilene kadar devam etti. Bu tarihten sonra ise tapu kayıtları tutulmaya başlandı. Defterhane-i Amire Kalemi ya da Defterhane-i Hakani Emaneti adıyla kurulan tapu idaresi, Cumhuriyet’in kurulmasının ardından Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü adını aldı ve arşivler de Defter-i Hakani’nin devamı olan Tapu Kadastro’da koruma altına alındı.
“Bosna ve Makedonya’ya mikrofilmle kayıt gönderdik”
Bosna Hersek, İstanbul’un fethinden 10 yıl sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından topraklarımıza katıldı ve 1878’deki yaşanan Osmanlı-Rus harbine kadar idaremizde kaldı. Ruslarla yapılan savaşın ardından Avusturya- Macaristan yönetimine bırakılan Bosna ve bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına dahil olan diğer topraklara ait tüm kayıtlar arşivlerde saklandı. 1992’de başlayan ve yıllarca süren savaşta, Bosnalılar çok acı çekti. Binlerce insanın hayatını kaybettiği, hayatta kalanların büyük kısmının mülteci konumuna düşerek evinden barkından koptuğu savaşta, araştırmacılara kaynaklık eden millî hafıza niteliğindeki tapu arşivleri de yok oldu. Osmanlı’dan kalan kayıtların bulunduğu Şarkiyyat Enstitüsü Sırp bombardımanı sonucu yıkıldığında, bir milleti köklerine bağlayan damarlardan biri de kesilmiş oluyordu. Savaş sonrası yaralarını saran ve yılların getirdiği tahribatı tamir etmeye çalışan Bosnalı yetkililer, yok olan kayıtların birer kopyasının bulunduğu Türkiye ile bağlantıya geçti.
Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne iletilen talep üzerine arşivlerde bulunan tahrir ve tapu tutanakları mikro filmlere aktarılarak Bosna Hersek’e gönderildi. 16 ve 17. yüzyıla ait Tapu Tahrir Defterinden, Bosna, Hersek, Eflak, Kilis, Kırka, İznorvik sancaklarını içeren 14 Tahrir Defteri ve 1847-1918 yılları arasına ait 662 adet Tapu Zabıt Defterinden, Saraybosna, Hersek, Yenipazar, Kolaşin, Yenivaroş, Akova, İpek, Seniçe, Berat, Taşlıca, Prepol, Yanya, Travnik, Akhisar, Srebrenika, Plevne, Koniçe, Mostar, Bihke, Çelebipazarı gibi kazalara ait 899 bin 917 belgenin mikrofilmlerinin Bosna Hersekli yetkililere teslim edildiğini belirten Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Mehmet Zeki Adlı, daha sonra Makedonya için de benzeri bir çalışma yaptıklarını ifade ediyor. Filistinli yetkililerin talebi üzerine başlatılan çalışmaların hâlâ devam ettiğini belirten Adlı, Kuzey Irak’ta Musul ve Kerkük’te yağmalanan tapu dairelerindeki tapuların asıllarının da arşivde bulunduğunu ve resmi bir talep olması durumunda ellerindeki belgelerin birer kopyasını yetkililere iletebileceklerini söylüyor.
MAL ALIMLARI BİNDE 3 KADAR
Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Zeki Adlı, yabancıların Türkiye’de taşınmaz mal edinmesinin çok açık ve net şekilde izlendiğini söylüyor. Türkiye’de her isteyen kişinin istediği yerde, istediği şekilde gayrimenkul alamadığına işaret eden Adlı, “Bu iş çok titiz şekilde, hem hükümet hem ilgili kuruluşlarca koordinasyonlu ve sağlıklı şekilde izlenip değerlendiriliyor” diyor. Tapu Yasası’nda 19 Temmuz 2003’te yapılan değişiklikle bugüne kadar 48 ülkeden 7 bin 138 kişinin 6 bin 80 adet taşınmaz mal edindiğini kaydeden Adlı, bunun 5 bin 713’ünün satış, 445’inin ise intikal ve miras gibi nedenlerle edinilen mallar olduğunu söylüyor. Öte yandan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün Ankara Or-An’daki arşiv binasında bulunan binlerce cildin haşerelere karşı ilaçlandığını ve özel yangın tertibatıyla korunduğunu kaydeden Tapu Arşiv Daire Başkanı Dr. Tahir Aydoğmuş’a göre de yüzlerce yıl önceye ait bir kayda ulaşmaları için kendilerine il, ilçe, köy, pafta gibi gerekli bilgilerin verilmesi yeterli. Bu bilgiler doğru olduğu takdirde Kuyud-ı Kadime (eski kayıtlar) uzmanı 5 dakika içinde gerekli belgeye ulaşabiliyor.