İstanbul’a güzellemeler düzmek, taşrasında yaşayanlara haksızlık, biliyoruz. Lakin bazen mecbur kalıyor insan, olan biteni şöyle keyifle anlatmaya. Bu sene geçti, ama olur ya seneye eylül sonuna doğru yolunuzu düşürür bu zevki bizimle paylaşırsınız belki… Efendim; kabul buyurursanız 6’ncı kez tekrarlanan Sahaf Festivali’nin küçük, kalabalık, şenlikli sokaklarını bizimle dolaşmaya davet ediyoruz sizi. Nasibimize düşeni paylaşmak; kimi onlarca yıl, kimi asırlar evvel yazılmış kitap sayfalarına göz gezdirmek; kimdir, nicedir bilmediğimiz insanların yıllar evvelinden alınmışsuretlerini seyretmek ve her biri birer hafıza avcısı sahaflarla muhabbet, niyetimiz…
Malumunuz sahafın yeniyle işi olmaz. Rafına koyacağı kitabın, belgenin yıllanması, bir nevi rüştünü ispat etmesi gerekir. Bu sebeptendir ki kıymet verip rafa koydukları hiçbir şeyi yabana atmamak gerekir. İçeriden dışarı doğru azalır malzemenin ehemmiyeti. Müktesebatın en harc-ı âlem kısmı en uzağa, yani festivalde stant dışındaki masalara, kutulara konur. Ziyaretçilerin meseleye ne kadar ilgili olduğu standa ne kadar yakın durduğuyla ölçülebilir mesela. 1 liraya fotoğraf, 3 liraya dergi, 5 liraya kitap, 45’lik plak almak isteyenlerin yeri avlu. İlgili ve meraklıysanız elbette kitap, evrak almak ama bir o kadar da kitap yığınlarının ardındaki sohbetin tadına varmak için daha kıyıdan bir rota takip edersiniz.
Seç allar içinden bir ilk baskı Kemal Tahir romanı geçebilir mesela elinize. Ya da bir sözlük arasından kim bilir kim tarafından ne maksatla konulmuş bir tutam saç çıkar. Kitabı unutur, ona dalarsınız. 30’ların, 40’ların, 50’lilerin tarih, sanat, aktüalite dergileri şüphesiz bugünkülerden fazla çekecektir dikkatinizi. Neyzen Tevfik’in rol aldığı filmler, Prenses Margaret’in düğününden detaylar, davetlilerin kıyafetleri kimin merakını celbetmez… Fotoğraf kutuları önünde günlerce kalabilir bir başkası. Hatırasından vazgeçilmiş düğün, sünnet, okul fotoğrafları arasından; terk edilmiş eşler, evlatlar, arkadaşlar seçip odasının duvarına kolaj yapar. Etraf çok kalabalık değilse seçtiğiniz plağı çaldırma imkânınız bile olabilir. Ajda Pekkan, Berkant ya da Adamo eşlik eder geçmişte seyahatinize.
Ziyaret için haftanın hangi gününü, günün hangi saatini seçtiğiniz önemli. Hafta sonu ya da mesai çıkışı ise en fazla para uzatırken selam verirsiniz belki sahafa. Ama gün içinde ya da akşam el ayak çekildikten sonra oradaysanız Halil Bingöl, son sahaflar şeyhi Muzaffer Efendi’nin bir ahbabına imzaladığı Gülzar-ı Arifan’ı size de çıkarır belki. Ya da Halil İbrahim Bey, Abdurrahman El Bednuni’nin 4 asırlık Kur’an-ı Kerim’ini okuyordur. Bu eşsiz Mushaf-ı Şerif’i Süleymaniye Kütüphanesi’nden önce burada görebilirsiniz. Nasibinize ne çıkacağını denemeden bilemezsiniz.
Malzemenin ehemmiyetine binaen mevzu da ciddileşir standa yaklaştıkça. Hammer tarihleri, Mir’at-ı Hakikat’ler, asırlık fermanlar, haritalar, tablolar… Tercih sizin! Sohbeti isterseniz kitabın cildinden, yazarından ya da tablonun ressamından, isterseniz haritanın gösterdiği bölgeden açın. Ya da heyecanınızı izhar edip bir fotoğraf uzatın, dilini anlamadığınız bir kitaba ilgi duyun… Erbabı ile hemhâl ola ola insan sarrafına dönmüş muhatabınız, ihtiyaç duyduğunuz izahı zevkle yapacaktır. Derken araya yeni müşteriler, müdavimler girer, konu konuyu açar. Bakmışsınız ki saatler geçirmiş, ahbap olmuşsunuz.
20 gün sürdü ve 14 Ekim’de bitti festival. Fakat bunun bir de gelecek senesi var. İçeriden aldığımız bilgileri de aktaralım ki liste hazırlamanıza faydası dokunsun… Kitaptan ziyade kıymetli evrak toplayan Bahtiyar İstekli bu seneye kadar dükkânından çıkmaya ikna edilemeyenlerden. Nihayet o da var artık. Kitaplarından ayrılmayı göze alamadığından mükerrer olanları getirse de ne gam! Gözden çıkardıkları yetiyor bize. Kadınlar Saltanatı, Fuzuli Divanı’nın orijinal metni, 17’nci asır haritaları, fermanlar, gravürler… Osmanlıca kitaba ilgi var diye duymuş ama müşteri yanıltmışbu sene sahafları. Kitaplarla ilgilenen, fermanlarda ne yazıyor merak eden bile çıkmamış ne yazık ki…
Ziyaretçilerin çoğu öğrenci. Görünüşlerinden de ilgilendikleri kitaplardan da belli. Ağız birliği etmiş gibi aynı isimleri arıyor hepsi; Orhan Pamuk, Oğuz Atay, Bukovsky, Ahmet Ümit… Soran sorana. Barış Bingöl’ün elindeki ilk baskı Edip Cansever’le ilgilenense çıkmamış. Hazırlıklı, ne aradığını bilen müşteri beklemekte yerden göğe hakkı var.
Müdavimlerin ne istediği üç aşağı, beş yukarı biliniyor. Festivalin hedefindeyse yeni henüz keşfedilmemiş bir kitle var. İlle alışveriş yapsınlar diye bir beklenti de yok. Kitapları karıştırmaları, soru sormaları, ilgilenmeleri yetiyor. Halil Bingöl, Lütfü Seymen, Nedret İşli gibi işin ustaları müşterinin bu kültürle bağlantı kurmasını alış verişten daha önemli buluyor. Her şeyin de alıcısı var üstelik. ‘Masaya koyduğunuz bir çengelin bile…’
Bir de satmadıkları var tabii. Bir gösterip geri götürecekler. 1994’ten beri Halil Bey’le dolaşan Leyla ile Mecnun afişi, Sahaf Müteferrika’nın alıcı çıkmasın diye yüksek fiyat verdiği tablo, Lütfü Bayer’in eski kâğıtlar arasından bulup çerçevelettiği evrak gibi…
Kitap, arşiv, araştırma denince ister istemez akademisyenler geliyor insanın aklına. Dükkânlar arasında dolaşırken tek tük tanıdık sima ilişiyor gözümüze. Nedret İşli’nin cevabı ‘Pek de ilgilenmişgibi değiller!’ demeye kalmıyor. “İnternet çıkana, PDF yaygınlaşana kadar kitapsever bilirdik onları! Meğer zorunlu koleksiyoncularmış.” Tecrübeleri imkân sahibi olanların bile bilgi sahibi olmakla yetindiklerini, zevkiyle ilgilenmediklerini göstermiş. Elinde Ahmet Haşim’in 3–4 mektubu var. ‘Kim alır bunları?’ diyoruz. 3 isim sayıyor, dördüncü, beşinci yok…
Sahafların önündeki en ciddi mesele yeni bir meraklı kitlesinin ortaya çıkmaması. Eski, işini bilen müşterinin bir kısmı göçmüş, bir kısmı doyduğu için uzaklaşmaya başlamış. Koleksiyon yapabilecek para, sabır ve merak sahibi yeni müşterilerse ortaya çıkmamış henüz. Festivallerde sabırla onları bekliyorlar. Para elbette önemli ama aklınızda böyle bir fikir varsa harekete geçmekte gecikmeyin bizce. Zira sıkça duyduğumuz ve hiç de yanıltmayan bir söz var; ‘sahafa uğrayan kârlı çıkar!’ Gerçekten istediğinize ikna olsunlar yeter ki. Fiyat düşürür, takside böler, hatta hediye ederler. Bir sonraki festival için bir sene vaktiniz var, en azından bir düşünün deriz…
Festivalden notlar
Kemal Tahir, ilk baskı 10 TL / Taş plak, Mualla Mukadder 50 TL / 45’lik, Adamo 5 TL / Uzun çalar, Cengiz Kurtoğlu 75 TL / 33 kitaplık Fransızca sanat ansiklopedisi 900 TL / Film afişi, 100 TL / Ressam Masis Hanımyan tablosu 2 bin 500 TL / 19’uncu yüzyıl taş baskı Rumca tarih kitabı 1000 TL
2012; yayıncı, gazeteci, yazar Ahmet Mithat Efendi’nin vefatının 100’üncü yılı. Vaktiyle Beyoğlu’nda matbaa da işleten Ahmet Mithat, yine Beyoğlu’nda düzenlenen festivalde küçük ama esaslı bir sergiyle hatırlanmış. “Ahmet Mithat’ı Unutma” sergisinde hakkında yazılmış kitap ve makaleler, kendisine ait özel eşyalar ve hemen hemen hepsi ilk baskı kitapları sergileniyor.
Hemen her sene yeni sürprizlere konu olan festivalin bir kitabı da var artık. Koleksiyoner ve yayıncı Yusuf Çağlar ile Sahaf Nedret İşli’nin birlikte hazırladığı fotoğraf albümü Zaman Kitap yayını.