Vakit bayram ertesi, konu kurban olunca Allah kabul etsin diyerek girmek gerek söze. İslam âlemi bir şahsi mükellefiyeti daha yerine getirmenin gönül huzurunu yaşıyor. Günler süren kurban pazarlıkları, bayram hazırlıkları ve koşuşturma yerini sükunete bıraktı; lakin biz kurban bahsini hemen kapatmak niyetinde değiliz. Fatih Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ali Murat Yel’i dinledikten sonra doğdu bu zaruret. İlahiyat Fakültesi’nden sonra sosyoloji alanında akademik çalışmalar yapan Yel, bayramın ardından topyekûn bir muhasebeye davet ediyor. Çizdiği tablo, Hazreti İbrahim’in oğlu İsmail’i (as) Allah için feda etmeye niyetlenmesiyle zirveye çıkan ‘kurban’ın, insanı Allah’a yaklaştırma vesilesi olmaktan çıkıp et şenliğine döndüğünü ortaya koyuyor. “Türkiye dışında hiçbir yerde kurban bu kadar abartılmıyor.” diyerek giriyor söze. Ve ilim adamı gözüyle Türkiye, İslam anlayışı ve kurban analizi yapıyor.
-Neden abarttığımızı düşünüyorsunuz?
İçerik Tablosu
- 1 -Neden abarttığımızı düşünüyorsunuz?
- 2 -Nedir asıl mesaj?
- 3 -Musevilik ve Hıristiyanlığın kurbanla ilişkisi nasıl?
- 4 -Maksat yine Allah’a yaklaşmak mı?
- 5 -Modern kıstaslarla değerlendirildiğinde, insanın sahip olduğu şiddet eğiliminin bedelini hayvanlara ödetmek kabul edilemez görülebilir bazıları için…
- 6 -Her insanda kan dökme eğilimi var yani…
- 7 -Uzmanlar, kurban kesmenin ve buna şahitlik etmenin özellikle çocuk psikolojisi üzerindeki olumsuz etkilerine işaret ediyorlar. Bu ölçüyü nasıl kurmak gerekiyor?
- 8 -Ne hissederdiniz?
- 9 -Neden?
- 10 -Çok itiraz edilecek bu talebinize.
- 11 -Doğru soruları mı sormuyoruz?
- 12 -Neden sorulmuyor?
- 13 -Öteden beri böyle miydi?
- 14 -Allah neden Hz. İbrahim’den oğlunu kurban etmesini istedi?
- 15 -Somut anlamda kurban etmeyi mi kastediyor?
- 16 -Aslında çok ciddiye alıyor gibi göründüğümüz bir ibadeti idrak etmiyoruz yani.
- 17 -Kasıtlı olarak mı anlatılmıyor peki?
- 18 -Diyanet’in yetersiz kaldığını söylüyorsunuz. Peki ilahiyat fakültelerindeki eğitim ne seviyede?
- 19 -Sekülerleşme nasıl etkiledi bu anlayışı?
- 20 -Yorumlarınızdan hareketle yurt dışına yönelik kurban organizasyonlarının Türk İslam’ı anlayışının ihracı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Öncelikle Türkler göçebe bir gelenekten geliyor. Ve göçebe özellikleri hâlâ devam ediyor. Küçümseme kastıyla söylemiyorum. Göç ederken karnı acıkmış, bir hayvan kesip pişirmiş, hayatta kalmış. Dolayısıyla Kurban Bayramı’nın Türk milleti için en önemli anlamlarından biri et yemek. Sokakta insanları çevirip neden kurban kesiyorsunuz diye sorsak muhtemel ilk cevap Allah emrettiği, ikincisi ise fakirlere et dağıtmak için olacaktır. Her Türk kurban etinin üçe ayrılması gerektiğini bilir. Bir kısmı fakirler, bir kısmı misafirler, diğeri ise ev halkı için. Dünyanın başka hiçbir yerinde ‘bir işçi bir kilo et almak için kaç saat çalışmak zorunda’ gibi istatistikler tutulmaz herhâlde. Maalesef kurbanın ihtiva ettiği temel mesaj bu anlayışın arkasında unutuluyor.
-Nedir asıl mesaj?
Ali Şeriati, Hacc kitabında, kurbanın ilk uygulanmasına kadar geri gider. İbadetin temelinde insanı Allah’ı anmaktan alıkoyan her şeyin kurban edilmesi gerektiğini belirterek “Sizin İsmail’iniz kim?” diye sorar. Kurban, Arapça bir kelime, diğer İslam ülkelerinde bu ibadet için başka isimler kullanılıyor. Yakınlık, yakınlaşma anlamına geliyor kurban, kulu Allah’a yaklaştıran şey. Herkesin İsmail’ini, kendisini Allah’ı anmaktan alıkoyan şeyi kurban etmesi lazım. Esas mesaj bu. Bunun dışında fakirlere et vermek gibi toplumsal gerekçeler bu mesajı örtüyor. Neden Peygamber herkes kendi kurbanını kessin diyor? Başında duracak ve sembolik olarak İsmail’i kurban etmenin ne manaya geldiğini yaşayacaksın.
-Musevilik ve Hıristiyanlığın kurbanla ilişkisi nasıl?
Hazreti Âdem’den, Habil ve Kabil’den beri her din ve kültürde kurban var. Hıristiyanlıkta Hazreti İsa, Tanrı’nın kuzusu olarak çarmıha gerildi. İnsanlığın kurtuluşu için ölümü göze aldı. Bir daha fiziki olarak kurban kesilmedi. Yahudilik ise âdeta bir kurban dinidir. Pek çok vesileyle kurban keserler.
-Maksat yine Allah’a yaklaşmak mı?
Hayır. Biz antropolojide daha çok toplumlardaki şiddetle ilişkilendiriyoruz kurbanı. Elbette ikisi eşanlamlı kavramlar değil ama pek çok dinde bu ibadet, kanın yanında şiddeti de getiriyor. Her toplumda bir şiddet eğilimi vardır ve bunun güvenli bir şekilde giderilmesi lazım. Çeşitli toplumsal şiddet örnekleri bulunabilir. Mesela İngilizler, dışarıdan bakıldığında çok tepkisiz, soğukkanlı olarak değerlendirilirler ama futbolda holiganlık İngiltere’de ortaya çıktı. Ya da İspanya’daki boğa güreşleri. Daha eskiye, Astek ve Mayalara gittiğimizde insan kurban edildiğini görürüz. Hayvan kurban edilmesinin ayrı bir anlamı var. Onlarda öç alma duygusu yok. Toplumsal şiddetin bir başka şiddet uygulayarak ortadan kaldırılması lazım. Bunun için de öç almayacak bir canlıyı seçiyoruz.
-Modern kıstaslarla değerlendirildiğinde, insanın sahip olduğu şiddet eğiliminin bedelini hayvanlara ödetmek kabul edilemez görülebilir bazıları için…
Doğu ve Batı toplumlarını karşılaştırın. Batı toplumlarında seri cinayet gerçeği vardır. Katille maktul arasındaki ilişki çok net değildir. Birisi, belirli bir insan grubunu seçerek aralarında hiçbir ilişki olmadığı hâlde, öldürebilir. İslam toplumlarında ise şiddet, cinayet bir motivasyona dayalıdır. Biri bize küfreder, çeker vururuz, sonra karakola gider gururla; ‘küfretti ben de vurdum’ deriz. İslam toplumlarında seri cinayet olmaz, çünkü kurban bu şiddet eğilimini törpüler.
-Her insanda kan dökme eğilimi var yani…
Var, evet. Bireylerin ötesinde toplumlar da kan dökmeye açtırlar. Ve bu şiddetin bir şekilde bastırılması gerekir. Çeşitli şekillerde yapılıyor bu bastırma. Boks maçları böyle bir amaca hizmet eder bence. Ya da insanların futbol maçlarında bağırıp çağırmaları bu şiddetin giderilmesinin bir yöntemi. Trafik, özellikle İstanbul trafiği şiddetin boşaltılabileceği bir alan. Korna çalmalar, bağırıp çağırmalar…
-Uzmanlar, kurban kesmenin ve buna şahitlik etmenin özellikle çocuk psikolojisi üzerindeki olumsuz etkilerine işaret ediyorlar. Bu ölçüyü nasıl kurmak gerekiyor?
Son yıllarda artarak yapılıyor bu uyarı. Ben kendi çocukluğumu düşünüyorum. Babam birkaç gün önceden alırdı kurban edilecek hayvanı. Onu besler, sever, böylece yakınlaşırdık. Ve bayram sabahı o sevdiğimiz hayvan bizim gözlerimiz önünde kesilirdi.
-Ne hissederdiniz?
Tabiî ki üzülürdük. Ama bize anlatırdı büyüklerimiz. Allah böyle emrediyor. Kıyamette günahlarımıza kefaret olacak. Onun üzerine binerek Sırat Köprüsü’nden geçeceğiz diye. Modern dünyanın çocuklarına bakıyorum. Sevgi duyup yakınlaştıkları birinin ölümü dolayısıyla acı çekmeleri neredeyse imkânsız.
-Neden?
Ölümü bir tek bilgisayar oyunlarında görüyorlar. Bir saat öncesine kadar sevdikleri bir canlının ölebileceğini düşünemiyorlar. Bu istenmiyor da. Ölümden kaynaklanan bir acıyı tatmıyorlar. Dolayısıyla ileride şiddet eğilimli insanlar hâline gelmeleri daha mümkün. Ölüm ne demektir, bir insanın ya da hayvanın ölümü ne anlama gelir, ne kadar acı verir bilmiyorlar. Sadece filmler ve bilgisayar oyunları taşıyor bu mesajı. Bedelini öğrenemediği için daha kolay başvuruyor şiddete. Amerikan basınına sık sık yansıyor, bir çocuk bilgisayar oyununu yasakladığı için babasını vurabiliyor mesela. Bence yanlış yapıyor psikologlar. Tabii ki her çocuk için geçerli değildir ama mümkünse ve durum müsaitse sebepleri açıklanarak çocuklar da dâhil edilmeli kurbana. Zaten bir çocuğun görmesi de zor artık. Kurban plazalarımız var. Sanki yasak bir şey yapıyormuşuz gibi gizli saklı kesiliyor kurban. Sokaklarda olması lazım.
-Çok itiraz edilecek bu talebinize.
Medya bayramla birlikte başladı yine. Boğayı nasıl kaçırdılar, kurban yerine kendilerini nasıl kestiler… Sürekli eleştiriliyor. İspanya’daki boğa güreşleri ile kurban ibadetini aynı kefede değerlendiriyorlar âdeta. Çok seküler yaklaşılıyor artık ibadetlere. Birileri çıkıp kurban kesilmesin, hacca gidilmesin, onun yerine öğrencilere burs verilsin, fakirlere yardım edilsin diyebiliyor. Hâşâ Allah-ü teala bilmiyor mu bu ihtiyaçları? Neden kurban kesilmesini istiyor?
-Doğru soruları mı sormuyoruz?
Bugün maalesef insanlar İsmail’i kurban etmekle değil, eti nasıl dağıtacakları ve nasıl yiyecekleriyle ilgileniyor. İsmail bir sembol. Biri için para, diğeri için eşi, çocuğu ya da makamı belki, herkes kendi İsmail’ini bilir. Bayramdan önce oturup düşünülmesi lazım. Ama hep atlanıyor. Medya da, camideki imam da, Diyanet İşleri Başkanlığı da bunu böyle anlatmıyor. Kesilecek hayvanın özellikleri anlatılıyor. Dişlerinin, boynuzun sağlam olması gerektiği, yaşı, sağlığı konuşuluyor ama neden kurban kesiyoruz sorusu sorulmuyor.
-Neden sorulmuyor?
Türk İslam’ı genelde böyledir. Neden diye sormaz. Kadınlar neden başını örter, neden namaz kılarız? Daha tasavvufi, mistik yönleri öne çıkan bir İslam. Bu yüzden Kur’an ‘oku!’ diye başlarken Mesnevi ‘dinle’ diye girer söze. Türk insanı birilerinin dizinin dibine otursun, ondan bir şeyler dinlesin aklında kalan ona yeter. Felsefi derinliği yok.
-Öteden beri böyle miydi?
Asırlardır hep böyle. Namaz surelerini ezberleyip birtakım fıkıh kaidelerini öğrendiğimizde kendimizi Müslüman kabul ederiz. Dikkat edin hacca giden hemen her Türk kendi İslam’ını beğenerek geri döner. Çünkü bizimki çok püriten (tutucu, belli kalıpları olan) bir din. Çok duyarsınız, “adam başının altına Mushaf’ı koymuş, caminin içinde yatmış uyuyor” diye eleştirirler. Bir Türk için caminin içinde yatıp uyumak kabul edilemez. Hele de Kur’an başının altında olacak. Bizim Kur’an’ımız duvarda asılıdır. Kurbana yaklaşımımız da aynı. Bayram gelsin de fakirler et yesin. Allah sadece fakirler et yesin diye böyle bir şey istemiş olabilir mi? Bana hiç makul gelmiyor.
-Allah neden Hz. İbrahim’den oğlunu kurban etmesini istedi?
Kaynaklarda Hz. İbrahim’in Ya Rabbi bir oğlum olursa onu sana kurban edeceğim dediği aktarılır. Çünkü çok istiyor.
-Somut anlamda kurban etmeyi mi kastediyor?
Tabii ki sembolik ama orada Allah’ın kuluna verdiği bir mesaj var. Sen beni eskiden olduğu gibi anmıyor, hatırlamıyorsun. Oğlun aramıza girdi, onu kurban et. Mesaj aslında çok açık, ama orasıyla ilgilenmiyoruz. E-mail çıkmadan önce tebrik kartları vardı. En yaygınlarından birinde sakallı bir adam, elinde bıçak var, gözü bağlı bir erkek çocuğu. Yukarıda da elinde koç tutan bir melek. İbrahim’in (as) İsmail’i (as) kurban edeceği sahne tasvir ediliyor. Türk milletinin din anlayışı hâlâ o tasvirde. Kurbanın bireysel amacı aslında kulu Allah’la arasındaki engelleri ortadan kaldırmaya sevk etmektir. Bunun yanında birtakım toplumsal faydaları da vardır mutlaka ama onlar öncelikli değildir. Kişinin yılını ve ömrünü hesaba çekmesi ve pozisyonunu gözden geçirerek hazırlanması gerekir kurbana. Oysa bizde hazırlık kurbanlıkların pazara gelmesiyle başlar. Fikrî, zihnî hazırlık yok. Bu kadar basite indirgememek lazım. Dolayısıyla kurban kesmek hayvan boğazlamanın ötesine geçmiyor.
-Aslında çok ciddiye alıyor gibi göründüğümüz bir ibadeti idrak etmiyoruz yani.
Hem de hiç. Din adamları da toplumu aydınlatmıyor. Hiç duydunuz mu bugüne kadar?
-Kasıtlı olarak mı anlatılmıyor peki?
Türk toplumuna uygun değil bu yaklaşım. Ramazanda oruç tutarız. Niçin? Fakirleri daha iyi anlamak için. Bu kadar basit olabilir mi? Allah’ın bunun ötesinde de bir muradı olmamalı mı? Ramazan, kurban ve diğer ibadetler bize bir şeyler anlatıyor olamaz mı? Basite indirgemek kişilerin düşüncesini engeller.
-Diyanet’in yetersiz kaldığını söylüyorsunuz. Peki ilahiyat fakültelerindeki eğitim ne seviyede?
İlahiyat fakültelerinin amacı Türkiye’ye din adamı yetiştirmektir. Oradan mezun olan bir öğrenci çalışmaya başladığında Türk İslam’ının getirdiği fıkhi sorularla karşılaşacak. Ben felsefi bir soru sorulduğuna şahit olmadım bugüne kadar. İman esasları bile sorgulanmıyor. Söze gelince hepimiz Müslüman’ız ama yaşantılarına baktığınızda ben bugünün Türk Müslümanlarının çoğunun ahirete iman etmediklerini düşünüyorum. Ahiret gününe iman eden bir adam hayatını bu şekilde mi dizayn eder? Zihnî olarak orada hesap vermeye hazırlanmıyor. Bu öğretilmiyor da açıkçası.
-Sekülerleşme nasıl etkiledi bu anlayışı?
Daha pekiştirdi ve sığlaştırdı. Türk İslam’ının felsefi derinliği zaten yoktu. Ama 15–20 yıl önceye kadar insanlar dine karşı daha saygılıydı. Merak ettiklerini hocaya sorar, o ne derse onu yapardı. Bugün herkesin kendi tercihleri var. Birileri çıkıp kurban kesmek yerine burs vereceğim, bana göre bu daha önemli diyebiliyor. İnsanlar bir bilgiye dayanmaksızın kendi yorumlarını yapmaya, karar vermeye başladılar. Sekülerlikle beraber Türk İslam’ı giderek sığlaşıyor.
-Yorumlarınızdan hareketle yurt dışına yönelik kurban organizasyonlarının Türk İslam’ı anlayışının ihracı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Aynen öyle, aynen öyle, aynen… Tek maksat et yemek sanki. Oysa kurban bireysel bir ibadettir. Ete düşkünlükten vazgeçilmesi ve kurbanın fikrî yönünün öne çıkarılması lazım. Bu organizasyonlar yapılmasın demiyorum, söylemek istediğim meselenin ete indirgenmemesi gerektiği. Gönderen et gönderiyorum, alan et alıyorum diye düşünmesin. Meselenin fikrî bedeli ödendikten sonra etinin nereye gittiği beni ilgilendirmiyor.
30 kasım 2009