Close Menu
Ayşe AdlıAyşe Adlı

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    bibliyofili ile bibliyomani arasındaki ince çizgide yürüyorum

    Nisan 21, 2025

    taşı toprağı tarih bir ülkede yaşıyoruz!

    Nisan 21, 2025

    türkiye’de en ucuz emek, entelektüel emek!

    Nisan 21, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Gizlilik Politikası
    • iletişim
    • hakkımda
    Ayşe AdlıAyşe Adlı
    • Yeşilçam’dan Portreler
    • Geçmiş Zaman Olur Ki…
    • Türkiye Kurulurken…
    • Hoş Sada!
    • Tüm Kategoriler
      • Şehir ve Mekan
      • Dünya’dan
      • GeziYorum
      • Kitabiyat
      • Nadir Söyleşiler
      • O Şehr-i İstanbul Ki…
      • Portreler
      • Sinema Yazıları
      • Sanat Penceresi
      • Tarih Yazıları
      • MetaFizik
    Ayşe AdlıAyşe Adlı
    Kitabiyat - rüyası olan herkese…

    rüyası olan herkese…

    Sadece uykuda olmadığı zamanlarda ve yalnızca gözleriyle gördükleriyle sınırlanmak ne ağır yük, ne büyük mahrumiyet... Hele de geçmişin tecrübesi ve mânâ aleminin sırlarına tutunarak yol alanlar için! Muhyiddin Şekur üçüncü kitabı ve ilk romanı olan Yazdan Kalan Son Gül’ü bu sebeple ‘rüyası olan herkese’ ithaf etti belki de. Anlatacaklarını anlayabilmek için ilk şart olarak rüya görmekten vazgeçmemiş olmak gerekiyordu …
    Mayıs 19, 2017
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Su Üstüne Yazı Yazmak’la girdi hayatımıza Şekûr. İslam’a ‘teslim oluşunun’ ve dervişlik tecrübesinin ilk zamanlarına şahit tuttu bizi. Yıllar sonra, Gölgeler Koridoru’yla kaldığı yerden devam etti anlatmaya. İkinci kitapta ilkinden daha açık ve doğrudan söylüyordu sözünü. Artık İstanbullu sayılırdı. Sadece kitabı burada basıldığı için değil, kelimelerinin aksini bizim yüzümüzde aradığı için!

                Muhyiddin Şekûr, geçtiğimiz günlerde, önceki iki kitabından farklı olarak bir romanla çıktı okurlarının karşısına. Bu kez kendisi gibi Afro-Amerikan bir gencin, Carlos’un hayatının koridorlarında dolaşmaya davetliydik. Ameer Carlos Jackson’ı kendi çocukluğunun fonuna yerleştiren Şekûr’un hikayesi, ne kadarının gerçek olduğunu ancak kendisinin bilebileceği bir mazide cereyan ediyordu. 1960’ların Amerikası’nda adeta bir Anadolu kasabası tasvir ediyordu yazar. Mahalle halkının birbirini tanıdığı, istisnaları saymazsak herkesin birbirini koruyup kolladığı, çocukların sokakta oyunlar oynadığı bir kasaba. Bu ortam, sadece hikayeye zemin teşkil ediyordu elbette. Kimliği o insanlar arasında şekillenen Carlos, ileriki yıllarda çıkacağı hikmet yolculuğuna ilk adımı yine o sokaklarda atacaktı…

    Delikanlı, annesi ve Emma teyzesiyle birlikte Cleavland’da, siyahi Amerikalıların çoğunlukta olduğu bir mahallede yaşamaktadır. 14 yaş pervasızlığının tadını çıkardığı bir yaz gününde, hayatının akışını değiştirecek bir karşılaşma yaşar. Kamara’yı tanıdıktan sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, ancak genç adam henüz bunun farkında değildır…

    Komşunun misafiri Kamara, görünürde iyi bir oyun arkadaşıdır. Ama bir de görünmeyenler vardır! Carlos sadece sezer yaşadıklarındaki olağandışılığı. Her seferinde verandadan onu izlerken karşılaştığımız Dan Amca ise bu ilişkiyle, genç adamın ruhunun yavaş yavaş kıvama geldiğini görmektedir. Kamara; yaz sonuna doğru bir akşamüstü, geride bir gül yaprağı bırakarak gidiverir. Carlos’un hayatındaki vazifesini ‘tamamlamıştır.’ Şimdi ateşte pişme zamanıdır. Ateşe girmeden pişemeyeceğini yine Dan Amca söylemiştir ona.

    Asıl hikaye de o günden sonra başlar. Şekîr, aşk acısıyla kıvranan Carlos’a bir dervişin yolculuğunu yaşatacaktır. Carlos’un fiziki ve deruni acılar çekerek olgunlaşan ruhu, ekilecek yeni tohumlara hazırdır. Delikanlının aşkın kıvama getirdiği ruhunu terbiye etmek ehil ellerin işidir artık… O vakte kadar ya kapısının önünü süpürürken ya da verandada keyifle sohbet ederken rastladığımız Dan Amca, bambaşka bir kimlikle çıkar bu kez karşımıza. Babası daha o doğmadan ölen Carlos’a atalarının kültürünü aktarmak ve sorularının cevabını vermek için doğru zamanın gelmesini bekleyen yaşlı adamın şahsında Muhyiddin Şekûr’u dinleriz adeta. Senelerdir ‘Zamanı gelince anlatırım ufaklık! Zamanı gelince…’ diyerek ertelediği cevapları vermenin vakti gelmiştir. Dan Amca, teker teker açar bütün kapıları..

                14 yaşında Cleavlandlı bir gence adeta bir dervişin tekamülünü yaşatan yazar doğrudan bize hitap etmektedir sanki; “Bu, eğer Clevland’dan bir Amerikalıya oluyorsa size de olabilir.”  Yeter ki farkına varın!

    Related Posts

    Yaşar Kemal Sahaflar Çarşısı’nda

    Ekim 28, 2023

    sahaflık kabuk değiştiriyor

    Mayıs 28, 2020

    okur, yazar bir sahafın sandık odasından…

    Mayıs 2, 2020
    Add A Comment
    Leave A Reply Cancel Reply

    Çok Okunanlar
    bibliyofili ile bibliyomani arasındaki ince çizgide yürüyorum
    Nisan 21, 2025
    taşı toprağı tarih bir ülkede yaşıyoruz!
    Nisan 21, 2025
    türkiye’de en ucuz emek, entelektüel emek!
    Nisan 21, 2025
    biz çalıkuşu nesliyiz!
    Nisan 21, 2025
    anadolu kitabı koruyamamıştır
    Nisan 21, 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest
    • Gizlilik Politikası
    • iletişim
    • hakkımda
    © 2025 Ayşe Adli

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.