Dr. Kemal Aydın, “Türkiye’de sivil toplum sosyal hizmet alanına girmeli.” diyor. Peş peşe açılan dernekler de süreci hızlandırmaya yardım edecek.Bir yaşındayken babasını kaybetmiş ve 15’inde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda (SHÇEK) kalmaya başlamış bir çocuğun hikâyesini tamamlamak size kalsa nasıl devam ederdiniz? Farklı senaryolar üretilebilir bu kadar ipucundan şüphesiz. Ama parlak bir gelecek ancak iyimser bir kalemden çıkabilir. Aynı çocuğun yıllar sonra kurumda üst düzey yönetici olmasına ise olsa olsa Yeşilçam yapımı bir filmde rastlanabilir. Velhâsıl Kemal Aydın’ınki Türkiye’de benzerine kolay rastlanır bir hikâye değil. Babasını küçük yaşta kaybeden Aydın, 7 çocuğunu tek başına büyütmeyi göze alan annesi sayesinde liseye kadar ailesinden ayrılmamış. 15’ine geldiğinde eğitimini daha kolay sürdürmesi için SHÇEK korumasına alınmış. İmam hatip lisesini birincilikle bitirdikten sonra Pakistan’da tıp eğitimi alıp dönmüş Türkiye’ye. Bu yıllar içinde yolu üç kez düşmüş aynı kuruma. 7 yaşındayken annesinin tedavisi için geldikleri şehirde bir gece kaldıkları çocuk yuvasına 15 yaşında korunma altında bir genç olarak, 25 yaşında bu kez kurum doktoru olarak geri dönmüş. Bu girişin sonuna Aydın’ın geçtiğimiz mayıs ayına kadar SHÇEK’te AB ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı görevini yürüttüğünü de eklemek gerek.
Askerlik görevini birkaç ay önce tamamlayan Aydın, şimdi bir yandan kurum doktoru olarak görev yaparken öte yandan sosyal hizmet dernekleri kurulması için kolları sıvamış durumda. Merkezi İstanbul’da bulunan Anadolu Sosyal Hizmetler Derneği kurulalı kısa bir süre olmasına rağmen Türkiye’deki sistemin rehabilitasyonu için dünya örneklerinden yola çıkarak çeşitli tavsiyeler hazırlamış bile. Tabii bu çalışmalarda aslan payı Aydın’a ait. Kendisi de bunun doğal olduğunu düşünüyor. Çünkü insanların hayatı, başından geçen olaylarla şekilleniyor ve Aydın’ın çalışmalarına gerekçe olabilecek uzun bir geçmişi var. Tıp eğitimini tamamladıktan sonra Hollanda’da yaşlılık alanında uzmanlaşan Aydın, Avrupa’da yaşadığı süre boyunca farklı modelleri inceleme imkânı bulmuş. Türkiye’de neyin yanlış gittiği üzerine de epeyce kafa yormuş. Ortaya çıkan sonuç şu: “Sosyal hizmetler sivil toplumun işi. Memur mantığı ile topluma hizmet verilemez. Servisi kaçırmak pahasına yatalak bir hastanın ihtiyacını karşılayacak kaç görevli vardır ki kurumlarda? Bu işler sevgisiz olmaz. İnsanların benim annem aynı durumda olsa ne hissederdim, diye düşünmesi lazım.” Temel problemi böyle özetliyor Aydın. Ayrıca şu anda sadece korunmaya muhtaç çocuk ve yaşlılara hizmet veren sosyal hizmetlerin toplumun tamamına yönelik çalışma yürütmesi gerektiği fikrini savunuyor. Sokak çocukları, tiner ve bali bağımlıları, çeteler Aydın’a göre çerçeve daraltıldığında adaleti sağlama imkânı ortadan kalkıyor, ki bu SHÇEK’in alanında tek hâkim olma iddiasından vazgeçmesi anlamına geliyor. Bu tartışmalar Türkiye için yeni değil ama benzer öneriler ne zaman gündeme gelse ideolojik kaygıların gölgesinde unutuluyor. Aydın, Avrupa ülkelerinde uygulandığı üzere devlet denetiminde bir sivil toplum çalışmasıyla her kesimin ikna edilebileceğini düşünüyor. Hazırlanan taslaklar aynen uygulamaya geçirilirse hem hizmet halkası genişleyecek hem de kurumun maddi yükü azalmış olacak.
YAŞLI BAKIM MERKEZLERİ AÇILACAK
Türkiye’de aile kurumu Batı’dakinden daha güçlü olsa da sosyal hizmet bakımındaki çocuk ve yaşlı listesi oldukça kalabalık. Fark, Avrupa’da çözümün yine ailede aranmasından kaynaklanıyor. Çocuk yuvaları ile ilgili her sorunda uzmanların da dile getirdiği gibi, Batı ülkelerinde ailesinden ayrılmış çocuklar yine aile yanında bakılıyor. Yakınlarını kaybetmiş çocuklar ya koruyucu aile yanına veriliyor ya da bakmayı kabul eden akrabalarına maddi destek sağlanıyor.
Kısaca sosyal hizmetler olarak isimlendirilen faaliyetler Milli Eğitim, Sağlık ve Çalışma bakanlıkları ve aile ile ilgili kurumların ortak sorumluluğunda disiplinler arası bir alan. Türkiye’de sorumluluk pek çok ülkenin aksine tek bir genel müdürlükte. Ayrıca SHÇEK’in sıkıntısı Türkiye ile de sınırlı değil. 4 yıldan uzun bir süre Hollanda’da kalan Aydın, Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının meselelerinin de sosyal hizmet kapsamında olduğunun altını çiziyor. Kemal Aydın’a göre gurbetçiler hâlâ kültür şoku yaşıyor. Depresyon yaşı çok düşmüş durumda. Anasınıfına giden çocukların bile psikolojik sorunları olması dikkat çekici bir durum elbette.
Bir hekim ve sosyal hizmet görevlisi olan Aydın, bunun kültür şokundan kaynaklandığını dile getiriyor: “Çocuklar Avrupa’da anadillerinde eğitim alamıyor. 6 yaşına kadar Türkçe konuşuyor, dar bir çevrede kalıyor, sonra tanımadıkları ve irtibat kuramadıkları bir kalabalığın içine bırakılıyorlar. Kendini ifade edemeyince de psikolojik sıkıntılar yaşamaya başlıyorlar. 2 dilli kreş açılması hiç zor değil. Ama bunun için Türkiye’nin meseleye sahip çıkması gerekiyor.”
Bu eleştiri SHÇEK’in dünyaya açılması gerektiği anlamına geliyor. Ancak kurum, Türkiye’de sayısı 20 bini aşan korunmaya muhtaç çocuk konusunda bile yeterince başarılı kabul edilmiyor. Aydın bu hatırlatmaya “SHÇEK”in reforma değil köklü değişikliğe ihtiyacı var.” karşılığını veriyor.
Dr. Aydın, bir arada yaşayan ailelerin sorunlarını sosyal hizmetlere havale edince yabancılarla yapılmış evliliklerden doğan ve ucu devletlerarası krize kadar uzanan boşanma mağduru çocuklar geliyor akla. “Bu konu da resmî makamların sorumluluğunda şüphesiz. İnisiyatif koymak da boşanma davaları sonrasında çocuklarının velayetinin Türk ebeveyne verilmesi için gayret göstermek de kurumun işi. Bu yükün altında ezilmemek için devletin sivil toplumla barışmaktan başka şansı yok.” diyor Aydın. Ve Avrupa’daki Türk toplumuna dair gözlemlerini şöyle özetliyor: “Gurbetçiler eğer sosyal sorunlarını çözmüş olsalardı şimdi çok daha iyi bir durumda olurlardı. Çocuklar ve gençler yalnız kalmamak için çeteleşiyor. Bu ciddi bir tehlike. Sığınma evleri ve cezaevlerinde çok sayıda Türk genci var.” Yurt dışında kendisine iyi imkânlar sunulmasına rağmen geri dönmesini de ‘çözüm üretilmesine yardımcı olmak’ diye özetliyor. Zira çözümün burada üretilmesi gerekiyor.
Anadolu Sosyal Hizmetler Derneği ve Aydın’ın üzerinde çalıştığı iki temel konu var şu anda. İlki yaşlılara yönelik gündüz yaşlı merkezleri ve yaşlı hastaneleri. Bu çalışmanın modeli Amerika’dan. ABD’de her şey dâhil yaşlı bakımı merkezleri olduğunu anlatıyor Dr. Aydın. Yaşlılar gündüzleri part time çalışan görevlilerin gözetiminde olacak, ihtiyaç duydukları sağlık hizmetini de buradan alabilecek. Hastane kuyruklarının önemli kısmını oluşturan 50 yaş üstü kişiler bu merkezlere aktarıldığında sağlık kurumlarının da yükü hafiflemiş olacak. Sağlık personeli sağlık ocaklarından kaydırılırken o çevrede çalışan din adamlarından da faydalanılması öngörülüyor. Bu sayede kurumun ek personele ihtiyacı olmayacak. Proje hazır ve bakanlıklara teklif edilebilir durumda. Ancak devlet kurumlarının işleyişini iyi bildiğini söyleyen Aydın, önerilerin masa üzerinde unutulmaması için sivil toplum ayağını güçlendirmeye öncelik vermiş durumda. Sadece ‘yaşlılık’ alanında çalışacak güçlü bir sivil toplum kuruluşu var hayalinde. Emekli olmuş yüz profesörün danışmanlığındaki bir kuruluşa hayır demenin kolay olmayacağını ekliyor sözlerine. Ayrıca hâlâ açılmaya devam eden huzurevlerinin artık miadını doldurduğunu düşünüyor.
Üzerinde çalıştıkları ikinci proje ise evde bakım. Önümüzdeki yıl dernekler aracılığı ile gerekli eğitimler verilip kalifiye eleman sayısı artırılacak. Sistem kurulup standartları oturduktan sonra gerisini dert etmiyor Kemal Bey. Ev hanımları, öğrenciler ve yarı zamanlı çalışmak isteyenler için evde bakım iyi bir alternatif ona göre. Ayrıca Batı’da da sık başvurulan bir yöntem. Avrupa’da kaldığı süre içinde Türkiye Hollanda Sağlık Vakfı, Hollanda Diyanet Yaşlı Sağlık ve Bakım Vakfı ve Kültürlerarası Sağlık Enstitüsü’nü kuran Aydın, tecrübelerini ve heyecanını Türkiye’ye taşımış gibi görünüyor. Şimdilik proje aşamasındaki çalışmaları uygulamaya geçirilirse neredeyse gelenekselleşen huzurevi ve çocuk yuvası skandallarının da tarihe karışma ihtimali var.
24 temmuz 2006