Farkında olsak da olmasak da bugünü yarına hazırlıyoruz. Tıpkı geçmişi bize hazırlayanlar gibi… Hiç temas etmesek, isimlerimiz hiçbir zaman aynı cümle içinde geçmese de üzerimizde hakkı, emeği olan çok insan var. Onlardan biri de 1999’da dar-ı bekâ’ya intikal eden Cerrahi Asitanesi Şeyhi Safer Dal.
1700’lü yılların başında tarikatın piri Muhammed Nureddin Cerrahi’nin yandırdığı çerağı elden ele bugüne taşıyan isimlerden Safer Efendi. Gençlik yıllarından itibaren önce şeyhi Fahreddin Efendi’nin, ardından postun bir sonraki emanetçisi Muzaffer Ozak’ın hizmetinde bulunuyor. Ozak’ın vefatından sonra da posta oturuyor. Muzaffer Efendi zamanında Avrupa ve Amerika’ya ulaşan hizmetleri Safer Efendi de devam ettiriyor. Bir yandan da ‘edep mektebi’ belledikleri tekke hizmetleri kesintisiz sürüyor elbet. Dergâh Yayınları’nın (bir nevi Ramazan Bayramı hediyesi olarak) piyasaya sürdüğü ‘Geydim Hırkayı’ isimli kitap, Safer Dal’ın Karagümrük’teki tekkede sağlığı müsaade ettiği müddetçe haftada 3 gün gerçekleştirdiği sohbetlerden oluşuyor. Adalet Çakır’ın Safer Efendi’nin oğlu aracılığıyla elde ettiği görüntülü ve sesli kayıtların dökümünü içeriyor Geydim Hırkayı.
Çocuğu olmayan Fahreddin Efendi, kendi evladı gibi yetiştiriyor Safer Dal’ı. Devraldığı manevi ve kültürel mirası döküyor eteklerine. Önüne konulanları ‘kendi malı’ etmekte tereddüt etmiyor o da. Tekkelerin kapalı, tasavvufi hizmetlerin yasak olduğu bir devirde geçiyor ömrü. Adam yokluğunda, üç-beş kişi nereden bir yardım çağrısı duysalar oraya koşuyorlar. Bir yandan o vakte dek kayıt altına alınmamış unutulmaya terk edilmiş musiki eserlerini derliyor. Öte yandan İstanbul tekkelerini, şeyh efendilerini, tarikat pirlerini kayıt altına alıyor. Yurt dışı davetlerine icabet ediyor. Kültür ve literatür unutulmaya terk edilmiş ya, kazara bir yerde hizmete ihtiyaç olsa oraya koşuyor. Dergâhlar seddedildikten sonra Şehzade Camii imaretinde muhafaza edilen tekkelere ait eşya tasnif edilirken birer birer söylüyor isimlerini. Türbelerin örtülerini yeniliyor, tac-ı şerifleri tamir ediyor, destarlarını sarıyor. İmkân olursa yıkılan türbeleri tamir ediyor. Türkiye toprağı dışında kalan tekkelere kadar uzanıyor himmeti.
Büyük kısmı 1995-1996 yıllarındaki sohbetlerden oluşan kitabı okurken devraldığı emaneti bihakkın devam ettirmek için verdiği gayret gösteriyor kendini. Yerli-yabancı, Müslüman-gayrimüslim herkese açık olan kapıdan girenler sorularına muhatap buluyor orada. Mahalle halkı da geliyor huzura, İslam uleması da… Tefsir okunuyor, fıkhî meseleler müzakere ediliyor, rüyalar tabir ediliyor, musiki nazariyatı tartışılıyor, eser icra ediliyor. Sözün kısası adam yetiştiriyor Safer Efendi. Herkes kabınca kabiliyetince istifade etsin diye sonuna kadar açıyor kapılarını.
Bütün bu meşguliyeti arasında, pek çok sair şeyh efendiler gibi şiir de yazıyor Safer Dal. Büyük zatların nutk-u şeriflerinden besteler yapıyor. Dervişlerini eser vermeye teşvik ediyor her fırsatta. Kendisinin de vefatından sonra yayımlanan çok kıymetli bir tasavvuf ıstılahları sözlüğü ve büyük kısmı Hazret-i Peygamber’i, ehl-i beyti ve mürşidini methetmek üzere yazılmış şiirlerini ihtiva eden divanı bulunuyor.
Sohbetine erenlerin şahitlik ettiği kadarıyla, dervişlerine Kur’an ve sünnet yolunda sabitkadem olmalarını telkin eden Safer Efendi’nin mümeyyiz vasfı şefkat ve muhabbeti. ‘Muhibbi’ mahlaslı Şeyh Efendi’nin ne kadar yumuşak tabiatlı olduğunu kaydetme ihtiyacı duyuyor hemen herkes. Nureddin Cerrahi Tekkesi’nin 20’nci postnişini 21 Şubat 1999’da vefat ediyor. Safer Efendi’nin devrettiği hizmeti yetiştirdiği talebe ve dervişleri devam ettiriyor bugün…
19 ağustos 2013