Sudan ismi hep çatışmalarla geldi dünya gündemine. Başkent Hartum şu sıralar yine bir operasyona sahne oluyor. Yalnız bu kez askerî değil binlerce insanın hayatını değiştirecek insanî bir operasyon yapılıyor.Peter 7 yaşında. Sudan’ın güneyinde yaşayan Hıristiyan bir ailenin çocuğu. İki gözü de doğuştan kataraktlı. 2007 yılının son günlerinde annesi ve babasıyla çıktığı yolculuk onu ışığa taşıyana kadar hiç görememiş. Geldikleri yer Hartum’a yürüyerek 2 günlük mesafede. Arabayla ne kadar sürdüğünü başkasına sormak gerek. Çünkü onların otobüse binecek parası yok. Yorucu bir yolculuğun ardından tesadüfen geliyorlar İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsanî Yardım Vakfı’nın (İHH) hizmete açtığı hastaneye. Muayene ve tetkiklerin ardından ameliyata karar veriliyor. Heyecanlı bekleyiş ameliyattan sonraki gün nihayete eriyor. Doktor loş ışıklı bir odada bandajları çözerken annesi bir duvarın arkasına saklanıp 7 yıldır yolunu onun sesiyle bulan oğlunu izlemeye başlıyor. Küçük çocuk ilk kez ışıkla temas edecek. Dünyayla ilk kez sesler aracılığıyla değil de gözleriyle ilişkiye geçecek. Peter gözleri açılınca güneşe doğru koşmaya kalkıyor önce. Sonra yüzünü hiç görmediği annesinin sesi geliyor kulaklarına. Sesi izleyerek buluyor ve tanıyor annesini. Tarifi imkânsız bir an. Anne gülemiyor, ağlayamıyor, kontrolsüz akıyor birkaç damla gözyaşı… Olaya şahitlik eden kime sorsanız aklına önce Peter’ın hikâyesi geliyor.
AYDINLIĞIN BEDELİ 100 YTL
Yer, Sudan’ın başkenti Hartum. İngiliz işgali esnasında kışla olarak inşa edilen Şehid Abdül-Maz Göz Hastanesi’nin bahçesinde, 50 dereceye varan sıcağın altında yüzlerce insan muayene sırası bekliyor. Bu kalabalığı hasta olmalarına rağmen şanslı kabul etmek gerek. Zira Sudanlı için doktora gitmenin, tedavi olmanın gündelik ahval arasında yeri yok. Sistem de, ekonomik altyapı da buna müsait değil. Hakkında sadece kulaktan dolma bilgilere sahip olduğumuz; insanı, kültürü, iklimi, problemleriyle Türkiye’den çok uzak bir coğrafya Sudan. Tarihî hafızayı bir kenara koyarsak yollarımızın birleşmesi için sebep de yok. İnsanî sorumluluk dışında elbette. Bundan 3 yıl önce başlatılan Afrika Katarakt Projesi’nin (AKP) ulaştığı seviye, insanlığın her şeye rağmen kendiyle iftihar edebileceğini ortaya koyuyor. Türkiyeli hayırseverlerin bağışları, yine Türkiye’den giden gönüllü sağlık ekiplerinin fedakârlığı ile birleşince, ömrünü ışığa hasret geçiren binlerce katarakt hastası aydınlığa kavuşuyor.
Hummalı bir telaş var Hartum Göz Hastanesi’nin katarakt ameliyatlarına ayrılan bölümünde. Bir kenara çekilip olan biteni izlemek, neyle karşı karşıya olduğumuzu idrak etmeye yetiyor. Koridorda onlarca siyahî hasta sessizce oturuyor. Bekleyiş dakikalar sonra ameliyathaneye bağlanan kapının aralanması ile nihayete eriyor. İki gözü de görmeyen yaşlı bir hastaya doğru ilerliyor görevli, ellerinden tutarak küçük adımlarla içeri götürüyor. El ele yürüyen iki insan, biri hasta diğeri sağlık görevlisi, biri Sudanlı, diğeri Türk, biri siyah, öteki beyaz. Tek iletişim biçimleri dokunmak. Konuşamıyor ama ucu aydınlığa çıkacak bir koridorda el ele yürüyorlar… Hayatı cehennem kılmaya alet edilen küresel vizyon, vicdan meseleye taraf olduğunda zifiri karanlığın içinde ışık olma imkanı sunuyor insana…
İHH, kurulduğundan beri daha çok yurt dışındaki faaliyetleri ile dikkat çekiyor. Doğal afet yardımları, gıda ve kurban organizasyonları, yetimhane projeleri… Bir şey yapamamanın ezikliği içindeki insanların eline meşale verircesine onların bağışları dünyanın yarasına merhem kılınıyor. Katarakt projesi, insanî yardımın zirve noktalarından. Türkiye’nin herhangi bir yerinden 100 YTL bağış yapan bir gönüllü, Sudanlı bir katarakt hastasının tek gözünün ameliyat masrafını üstlenmiş oluyor. Hasta, gün boyu canlı yayın yapan kameralar altında yine Türkiye’den giden gönüllü sağlık ekipleri tarafından ameliyat ediliyor. Günün sonunda bağışçıya bir telefon mesajı iletiliyor: Ameliyat masrafları bağışınızla karşılanan … isimli hastanın katarakt operasyonu başarı ile tamamlanmıştır.
6 ayda 22 gönüllü doktor ve 20 hemşirenin görev yaptığı Hartum’da 7 odalı misafirhanede kalan ekip, günün erken saatlerinde başlıyor mesaiye. Sabah, bir önceki gün ameliyat olan hastaların gözleri kontrol ediliyor, bandajları açılıyor. Türk doktorlar, öğrendikleri birkaç Arapça kelime sayesinde hastalarla sohbet etmeyi bile başarıyor. Küçük bir görme testi yapılıyor oracıkta. Hekim elini uzatıp soruyor karşısındaki hastaya: Bu kaç? Cevap gecikmiyor: Hamse, yani beş. Gözler ışıl ışıl, yüzler mütebessim. Yakınlarının kollarında gelen hasta kendi başına yürüyerek çıkıp gidiyor.
Katarakt tüm dünyada en çok rastlanan körlük sebebi. Yaşlılıkla birlikte ultraviyole, göz travmaları, şeker hastalığı, kötü beslenme ve uzun süre şiddetli ışığa maruz kalmak da katarakta yol açabiliyor. Tedavisi ucuz ve kolay. Bu nedenle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkede kataraktı tedavi edilmeden ölen insan olmadığı tahmin ediliyor. Ancak bu umut verici tablo Sahra Altı Afrika diye isimlendirilen kuşak açısından söz konusu değil. Orta Afrika’da yer alan 20 ülkede halen 6 milyon insanın ultraviyole ışınlarının yol açtığı katarakt sebebiyle kör olduğu tahmin ediliyor. Bir yaşlılık hastalığı olarak bilinen kataraktın karakteri de farklılaşıyor Afrika’da. Yeni doğanlar da dâhil her yaş ve cinsiyetten insanda görülebiliyor. Sudan’da katraktın çocuklarda görülme oranı yüzde 1,2. Resmî rakamlara göre her yıl ortalama 200 bin katarakt operasyonu yapılması gerekiyor. Fakat bunun için gerekli maddi kaynağa da, yetişmiş insana da sahip değiller.
SUDAN’DA 4 DAKİKADA 1 KİŞİ KATARAKT OLUYOR
Sadece Sudan’da 2 milyon insan katarakt gibi 100 YTL maliyetle 10 dakikada tedavi edilebilecek bir rahatsızlık sebebiyle ömrünü ışıktan mahrum geçiriyor. Bu rakam halkın yüzde 5’ine tekabül ediyor. Sudan Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Kemal Haşim, her 4 dakikada bir kişinin katarakt sebebiyle görme kabiliyetini kaybettiğini belirtiyor söz arasında. Pek çoğu rahatsızlığının ne olduğunu bile bilmiyor. Kimi annesini, kimi çocuklarını hiç görmemiş. Hastane koridorlarında şaşkın bekleşen her insanın bambaşka bir hikâyesi var. Geçtiğimiz yılın eylül ayında açılan hastanede şimdiye kadar ameliyat edilen hasta sayısı 3 bine yaklaşmış durumda. 3 bin ayrı hayat, 3 bin ayrı hikâye…
Mahasin Ömer, 14 yaşında. 10 yıl önce Darfur’dan Hartum’a taşınmışlar. Sağ gözü çocukluğundan beri görmüyor. Hastaneye 1 saat mesafede, Hacı Yusuf isimli bir kasabada yaşıyorlar. Babası günde yaklaşık 3 dolar kazanan bir terzi. Yeterli paraları olmadığı için Mahasin’in tedavisi geçtiğimiz aya kadar hiç gündeme gelmemiş. Anne Halime Muhammed, ücretsiz katarakt operasyonlarından bir komşuları sayesinde haberdar olmuş. Gözündeki katarakt bir gün önce alınmış. 7’nci sınıf öğrencisi Mahasin ilk kez iki gözüyle görüyor. Doktor gözündeki bandajı açarken mahcup bir tebessüm yerleşiyor yüzüne. Annesi evlerine dönerken seyyar satıcıdan bir güneş gözlüğü alıyor. Yol boyu gözü rüzgâra, toza maruz kalmasın diye kolluyor kızını. Durmadan dua ediyor: “Bize yapılan iyiliği hiçbir dünyalıkla ölçemem. Allah’tan başka ne isteyebilirdim ki… Kızım okuyacak, doktor olacak.” Akraba kadınları ve çocuklar evin kapısında karşılıyor Mahasin’i. Bahçe içinde iki göz toprak bir ev. Tavana yakın küçük bir pencereden sızan ışıkla aydınlanıyor odalar. İçeride birkaç yatak dışında hiç eşya yok. Teyzeler, akrabalar sarılarak tebrik ediyor Mahasin’i. O konuşmamakta ısrarlı. Yüzündeki tebessüm hiç kaybolmuyor.
HEDEF YÜZ BİNE ULAŞMAK
Sudan’daki göz hastanesi kıtada yapılan en önemli atılımlardan biri. Türkiye’nin 3 katı büyüklüğünde, 40 milyon nüfuslu ülkede, lazerle katarakt ameliyatı yapılan tek yer burası. Projenin koordinatörü Dr. Metin Vural haklı bir iftiharla Hartum’daki hastanenin Afrika’da gelinebilecek en iyi göz hastanesi olduğunu anlatıyor. Açlık ve susuzlukla birlikte anılan Afrika’ya yapılan yardımın boyutları da değişmiş oluyor proje sayesinde. Görünen hizmetin ardındaki naif hikâyeyi İHH yönetim kurulu üyesi Hüseyin Oruç naklediyor. “2004 yılının son günleriydi. İstanbul’daki genel merkezimize yaşlı bir işadamı geldi. Somali’de kullanılmak üzere bağış yapmak istiyordu. Ülke konusunda ısrarlıydı ancak biz henüz Somali’de faaliyet göstermiyorduk.” Bu bağışı değerlendirmek üzere yola çıkan ekip Somali’deki temasları sonucunda katarakt hastalarının ameliyat edilmesine karar veriyor. Somali’deki sorunun münferit olmadığı ortaya çıkınca da 10 ülkede 100 bin hastaya ulaşmayı hedefleyen katarakt projesi başlatılıyor.
İşin ardında yüzlerce isimsiz kahraman var. Bir işadamı 4 bin kişilik bağış yaparken öteki tırlar dolusu yardım malzemesi bağışlıyor. Kimi çocuklarının nafakasından artırarak denkleştiriyor bir kişinin ameliyat masraflarını. Başından beri İHH Yönetim Kurulu Üyesi sıfatıyla projenin içinde olan AK Parti 22’nci dönem milletvekili Ahmet Faruk Ünsal, projenin basit bir sağlık hizmetinin ötesine geçtiğini düşünüyor. Ona göre bir Türk’ün yardıma muhtaç bir Sudanlı’nın elinden tutmasının maliyetini hesaplamak, kâğıt kalemle olacak iş değil. “Hangi kritere göre çıkarılacak bunun maliyet hesabı?” diye soruyor Ünsal. Yapılan şeyi insanlar arasında hukuk inşa etmek olarak izah etmeyi tercih ediyor. Bir insanın ışıkla arasındaki perde kaldırılırken bir yandan da insanlığın tıkanmaya yüz tutmuş bir damarı harekete geçiriliyor burada…
Mart ayı ekibinde görev alan Rukiye Uslup 7 yıllık göz doktoru. Nevşehir Devlet Hastanesi’nde çalışıyor. Hartum’da ayda 450 ameliyat gerçekleştirerek küçük bir rekora imza atmış. Ekibin ona “fako star” demesi boşuna değil. Türkiye’de ancak bir yılda ulaşılabilecek bir skor bu çünkü. Hastalardan söz ederken zaman zaman gözleri doluyor. Hislerini tarif etmekte zorlanıyor: “Ömrümden sadece bir ay verip asla tadamayacağım bir huzur ve mutluluğu yakaladım burada. İzahı mümkün değil. Her bakımdan olgunlaştırıyor insanı. İçimdeki kapalı insanî duyguların uyandığını hissettim. Türkiye’de koşuşturma içinde neleri unutmuşuz.” Gelirken ‘dokunabilir miyim acaba?’ diye tereddüt geçirdiğini unutmuş gibi. Hastalara sarılıyor, çocukları öpüyor. En fazla mazlumlukları ve hiç tanımadıkları hâlde doktorlara kendilerini kayıtsız şartsız teslim etmelerinden etkilenmiş görünüyor. Dillerini konuşamasa da hastalarla iletişim kurmanın yolunu bulmuş: “Yetişkin hastaları lokal anestezi ile ameliyat ediyoruz. Masaya yatırırken besmele çektiğimizi duyduklarında ‘elhamdülillah’ diyorlar. Bir tek bu bile rahatlamalarına yetiyor.” Uslup’un günlük ameliyat ortalaması 15. Temponun çok yorucu olduğunu kabul ediyor ama karşı karşıya olduğu manzara daha rahat davranmasını imkânsız kılıyor. Omuzları yorgunluktan durma noktasına geldiğinde sağlık personelinin masaj desteğiyle devam ediyor. Ameliyatlar bedeninin müsaade ettiği saate kadar sürüyor. İş yoğunluğunun yanında kataraktın çok ilerlemiş olması da zorluyor hekimleri. “Hasta önümüze gelmeden dua etmeye başlıyoruz.” diyor Uslup. “Gözleri çok kötü durumda. Normalde şeffaf olması gereken kornea buzlu cama dönmüş adeta. Gözleri bembeyaz bir tabaka ile örtülü. Bu kadar ilerlemiş olması işimizi çok yavaşlatıyor.” Yine de gözleri ışığa duyarlılığını yitirmemiş her hasta ameliyata alınıyor.
Türklerin yanında Sudanlı çalışanları da var kliniğin. Bunlardan biri 54 yaşındaki Abdülkerim Said. Hastaların yönlendirilmesi ve ameliyathane dışındaki işlemleriyle ilgileniyor. Birkaç ay önceye kadar katarakt nedeniyle 2 gözü de görmezken şimdi ameliyat olduğu kliniğin personeli arasında. 2 yıl önce kör oluyor Abdülkerim Bey. Tedavi için AKP’nin başlamasını beklemesi gerekiyor. Yapılan hizmetin önemini fark edince kendiliğinden proje gönüllüsü oluyor. Camilere, köylere afiş dağıtıyor, ulaştığı hastaları proje merkezine taşıyor. Bu gayretini fark eden ekip, merkezde çalışmasını teklif edince de yeni işine kavuşuyor.
Kapıda muayene olmayı bekleyen yüzlerce insan var. Bu yığılma başlı başına bir gayretin göstergesi. Zira bir hizmeti verebilmek için öncelikle insanları bundan haberdar etmek gerekiyor. Katarakt projesi kapsamında 10 aydır Hartum’da bulunan Hamza Dinçer bu aşamaya gelmenin kolay olmadığını anlatıyor. “İlk zamanlar hasta bulmak için köy köy, şehir şehir dolaştık. Radyolara ve gazetelere ilân verdik, otobüs terminallerinde şoför ve yolculara gittikleri yerlere ulaştırsınlar diye el ilânları dağıttık.” Aylar içinde katedilen mesafe ve ameliyat olmak için sıra bekleyen yüzlerce insan yorgunluk değil mutluluk sebebi onlar için.
Başından sonuna gönüllülük esasıyla yürüyen katarakt projesi, tarihe geçmeyi hak eden bir hizmet. Aslan payı da sağlık personeline ait şüphesiz. Hartum’da görev yapacak sağlık ekibi gönüllü hekim ve hemşireler arasından seçiliyor. Sağlık Bakanlığı ile yapılan protokol gereği Sudan’da kaldıkları zaman zarfında idarî izinli kabul edilip maaş almaya devam ediyorlar. Bu kolaylığın bir Afrika ülkesinde görev yapmayı cazip kılmaya yettiğini söylemek mümkün değil elbette. Yola düşmek öncelikle bir vizyon ve vicdan meselesi. Şişli Etfal Hastanesi göz hekimlerinden Şafak Karslıoğlu da doğruluyor bu kanaati. Yıllarca Türkiye’nin coğrafî ve tarihî ilişkisi bulunan ülkelerden devlet ya da sivil toplum kuruluşları aracılığı ile gelen hastaları tedavi eden Karslıoğlu’na göre Türkiye’nin tarihî rolü, bu faaliyetleri bir nevi zaruri kılıyor. Yapılan işi basit bir cerrahî operasyon olarak görmek fotoğrafın genelini ıskalamak manasına geliyor. “Türkiye’den bir ekibin Sudan’da hastane kurması, giderilmesi birkaç dakika süren katarakt problemi yüzünden hayatını kör geçirmeye mahkûm insanlara yardım etmesi nasıl heyecanlandırmaz insanı?” Projeyi kişisel sebeplerin ötesinde Türkiye’nin ufku açısından önemli buluyor Karslıoğlu. “Bir hekim gelir, burada bir şeyler yapar ve gider. Bu sadece onun şahsını ilgilendirir. Ama memleket vizyonu açısından baktığınızda bambaşka bir fotoğraf çıkar karşınıza.”
Bazen 12 saat boyunca süren ameliyatlarda doktorların en büyük sorunlarından biri hastalarla konuşamamak. Bu durumda duvarlara asılmış küçük hatırlatma notları ve tercümanlar giriyor devreye. Projede koordinatör yardımcısı olarak görev yapan Fatma Aynacı’nın öncelikli işi hekim hasta arasındaki iletişimi kolaylaştırmak. 6 yıldır Sudan’da yaşayan Aynacı’nın iyi seviyede Arapça bilmesi işleri çok kolaylaştırıyor. Ameliyathane dâhil her aşamada doktorların en büyük destekçilerinden biri o. Hastalar için de kendilerini anlayan birinin olması önemli elbette. Ameliyat sırası bekleyen kişiyi bekleme odasındaki yerlerinden alıp ameliyata o götürüyor çoğu zaman. Gergin olduklarında ya da korktuklarında ameliyat boyunca ellerini tutuyor. Hastaların hissiyatını da en fazla o paylaşıyor haliyle: “Bir genç kız gelmişti. Çok gergindi, doktor bey ameliyat süresince elini tutmamı rica etti. Ameliyattan çıkınca gelip ‘beni yalnız bırakmadığın için çok teşekkür ederim, kendimi çok iyi hissettim’ dedi. Boynundaki kolyeyi çıkarıp bana hediye etti.”
Her gün onlarca insan geçiyor ameliyathane koridorlarından. Yaşadıkları yoğun tempo itibarıyla hepsini tanımaları, duygularına ortak olmaları mümkün değil elbette. Ancak bazıları unutulmuyor. Aynacı’nın hafızasında yer tutan bir diğer hasta 2 ay kadar önce gelmiş hastaneye: “İki gözü de bembeyaz olmuş bir kadın geldi. Boynu bükük, hiç konuşmuyor. Tek gözünü ameliyat ettik gitti, uzun bir süre görünmedi, kontrole gelmedi. 3 hafta sonra diğer gözünün ameliyatı için geldiğinde yanıma yaklaşıp ‘artık seni görüyorum bak’ dedi. ‘Sesinden hatırlıyorum. Sen elimden tutup masaya yatırmıştın, şimdi kendim gidiyorum…” En çok zorlandıkları şey hastanın ilk tepkisini, gülümseyişini tasvir etmek. Konuşmaktansa dua etmeyi tercih ediyor çoğu, kimi zaman da tüm cesaretlerini toplayıp doktora sarılarak paylaşıyorlar mutluluklarını.
Sudan’da altıncı ayını tamamlayan Afrika Katarakt Projesi’nin önündeki en büyük engel bürokrasi. Sağlık malzemelerinin ülkeye girmesinden organizasyonun hızlı yürümesine, ülkenin farklı bölgelerine ulaşılmasına kadar pek çok işlem bürokrasi yüzünden aylarca sarkabiliyor. İHH yönetim kurulu üyesi Hüseyin Oruç geçtiğimiz ay Türkiye’yi ziyaret eden devlet başkanı Ömer el-Beşir Cumhurbaşkanı Abdullah Gül görüşmesinde bu konunun da gündeme geldiğini söylüyor. Gül’ün resmî ajandasında, Sudan’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına kolaylık gösterilmesi ricası da yer alıyor. Şimdiye kadar projeye mesafeli duran Sudanlı yetkililerin ‘kıta için koyduğunuz 100 bin hedefini Sudan’a kaydırın’ talebi mesajın yerine ulaştığını gösteriyor. Şimdi sırada biri Darfur’da diğeri yine Hartum’da iki hastanenin açılması ve ışığa kavuşmayı bekleyen yüzlerce insana ulaşılması var.
Dr. Metin Vural: PROJENİN DEVAMI GÖNÜLLÜLER SAYESİNDE MÜMKÜN OLACAK
İHH’nın 10 ülkeye ulaşmayı hedefleyen çalışması dünyada sağlık alanında yapılan en büyük sivil toplum kuruluşu projesi niteliğinde. 2004 yılında başlayan çalışma kıta genelinde yüz bin insana ulaşıncaya kadar hız kesmeden sürecek. Koordinatör Dr. Metin Vural, projeyi yazan kişi aynı zamanda. Yüz bin gibi büyük bir hedefle yola çıkmanın önemli bir iddia olduğunu en baştan kabul ediyor. Projenin büyüklüğüne gelince; iki taraflı bir değerlendirme yapmayı tercih ediyor Vural: “Dev gibi büyük bu proje, o kadar da küçük ki… Sadece Sudan’da ameliyat edilmesi gereken hastaların 20’de birine tekabül ediyor. Problemi çözmek şu aşamada imkânsız. Eritemediğimiz bir yığılma var ve bunlara her yıl 500 bin kişi ekleniyor. Bizim gibi 5 ekip daha yola çıksa ve 5 koldan aynı hedefle çalışsak ancak sayının artmasını önleyebiliriz.”
Türkiyeli ya da dışarıdan gelen başka ekiplerin problemi tamamen ortadan kaldırma iddiası taşımasını anlamlı bulmuyor Vural. Sorunları dışarıdan gelerek çözmek mümkün değil. Bütün işi kendileri yapan yardım ekipleri insanlara iyilik yapmıyor aslına bakılırsa. “Bunun farkında olduğumuz için projeyi bir tek maksat üzerine kurmadık. Arkamızda akademik bir birikim ve yetişmiş insan bırakırsak bize ihtiyaçları kalmayacak. O yüzden buradaki hekimlere eğitim vermeye başladık.” Katarakt projesinde görev alan hekimler başka projelerde de görev alacak ‘Çöl Doktorları’ oluşumunun da destekçisi oluyor. Afrikalı doktorlara verilen eğitim sayesinde yerli çöl doktorları da yetiştirilmiş oluyor. Hartum’daki hastanede yapılan ameliyatlar www.afrikagorecek.com adresinden gün boyu süren canlı yayınlarla dünyaya izletiliyor. Vural’ın hayali, 30 ülkede sürekli çalışan ekipler kurmak ve 30 ekibin aynı anda yaptığı ameliyatları canlı yayınlarla dünyaya duyurmak. Peşpeşe açılan hastaneler ekibi hızla bu hedefe yaklaştırıyor. Bağışlarla birlikte gönüllü personel sayısında da artış olduğu takdirde Türkiye’den yükselen ışık Afrika’yı aydınlatmış olacak.
7 nisan 2008