Tanpınar’ın yaklaşık 60 yıl önce hazırladığı Ondokuzuncu Asır Türk Edebiyat Tarihi kitabı, hâlâ alanının en iyileri arasında. Ahmet Hamdi Tanpınar, yakın dönem Türk edebiyatçıları arasında en velûd kaleme sahip isimlerden biri. Üstadın şiirleri ve romanları edebi zevkin yanında kendi dönemini yansıtan bir ayna vazifesi de ifa ediyor. Tanpınar’ın geçtiğimiz haftalarda Yapı Kredi Yayınları tarafından yeniden basılan, diğer eserlerinden daha az bilinmekle birlikte sahasının en iyilerinden kabul edilen Ondokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi de aynı edebi zevkin ve hassas kalemin ürünü. Tanpınar’ı Türk edebiyatının zirvesine taşıyan en önemli eserlerden biri bu kitap.
“Ondokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, her şeyden evvel, Türk insanında başlayan bir buhranın ve yeni ufuklar ve değerler etrafında yavaş yavaş kurulan bir iç düzenin tarihi” Tanpınar’a göre. “Vakıa, hiçbir devirde edebi hadise garptan yapılmış ilk edebi tercümelerin başladığı 1859 yılıyla Makber’in çıktığı 1885 yılı arasında olduğu kadar ictimai karakter taşımaz.”
Kitap, eski edebiyat (divan şiiri) ve yeni edebiyat karşılaştırması ile başlıyor. Tanpınar, daha en başta o gün için söylenmesi o kadar da kolay olmayan ifadelerle divan şiirinin kendi şartları içinde değerlendirilmesi gerektiğini ve klasik dönemde verilen eserlerin estetik bir yapısı olduğunu ortaya koyuyor. Bu girişten sonra kitap, Lâle Devri’nden Tanzimat dönemine kadar uzanan Batılılaşma hareketlerinin ele alındığı “Garplılaşma Hareketlerine Umumi Bir Bakış” bölümüyle başlıyor. Üstad, 1956’da yapılan ikinci baskıya yazdığı önsözde, “edebiyat vâkıalarını zaman çerçevesi içinde olduğu gibi sıralamak, biribirleriyle olan münasebetlerini ve dışarıdan gelen tesirleri tayin etmek, büyük zevk ve fikir cereyanlarını ayırmak, hulâsa her türlü vesikanın hakkını vererek bir devrin edebi çehresini tespite çalışmak, edebiyat tarihinden beklenen şeylerin en kısa ifadesidir.” cümleleri ile çizdiği çerçeveye sonuna kadar sadık kalıyor. Edebiyatçıları ve verdikleri eserleri yaşadıkları dönemden bağımsız değerlendirme imkânı olmadığı için Tanzimat yıllarını anlatırken etkisi çok yoğun hissedilen Batı tesiri çevresinde dönemin siyasi, kültürel ve edebi havasını tahlil etmekle işe başlıyor. ‘Yeniliğin Üç Büyük Muharriri’ diye takdim ettiği Ahmet Cevdet Paşa, Münif Paşa ve Şinasi örnekleri de değişimin edebiyat camiasını nasıl etkilediğini anlatmaya girişiyor. Yeni Osmanlılar Cemiyeti, edebiyatçıların siyasi gelişmelere bigâne olmadıklarının ispatı adeta.
Yüzyılın önemli isimleri ve akımları ile birlikte edebiyat tarihinin yanında adeta bir dönem analizi de yapıyor Tanpınar. Tahlil ettiği isimlerin kısa birer hikâyesini, hangi şartlar altında ne tür eserler ortaya koyduklarını örneklerle izah ederek kitabı, sadece akademik camia için değil sıradan okuyucu için de anlaşılır kılıyor. İkinci baskı için kaleme alınan önsözün son cümlelerinde de eserin yazılma maksadı, “Muharrir, bazı hüküm ve kanaatlerinde fazla yeni görülebilir. Hakikatte bu hüküm ve iddialar sadece tenkide arzedilmiş tekliflerdir. Dikkatlerimiz, bazı meselelerin münakaşa sahasına girmesine yardım ederse kitap, bizce, vazifesini yapmış olur.” diye özetleniyor. Ahmet Hamdi Tanpınar, ilk baskısı 1949’da, vefatından 13 sene önce yapılan kitaba girerken çalışmayı iki ciltte tamamlamak istediğini belirtiyor; lakin ani bir kalp krizi sonunda vefat edince eser tek cilt olarak kalıyor. Özellikle edebiyat camiasında kitabın ikinci cildinden mahrum kalmanın bıraktığı boşluk henüz doldurulmuş değil.
TANPINAR’IN YKY’DEN ÇIKAN DİĞER ESERLERİ
“Tevfik Fikret: Hayatı, Şahsiyeti, Şiir ve Eserlerinden Parçalar”, Namık Kemal Antolojisi, Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Beş Şehir, Huzur, Yaz Yağmuru, Şiirler, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Yahya Kemal, Sahnenin Dışındakiler, Tefrika, Mahur Beste, Aynadaki Kadın, İki Ateş Arasında, Mücevherlerin Sırrı, Edebiyat Dersleri
8 ocak 2007