Yassıada anlatıldığı kadar bilindi. Devlet Arşivleri’ndeki evrakı tarayan ilk gazeteci Erdal Şen’in kitabıyla artık anılar susacak, belgeler konuşacak.Türkiye, 27 Mayıs 1960’ta tarihinin en karanlık günlerinden birini yaşadı. Darbe, Başbakan Adnan Menderes ve iki arkadaşının idamı, yüzlerce siyasinin mağduriyeti ve millet iradesinin ipotek altına alınmasıyla sonuçlandı. O günlerde yaşananlar 46 yıl boyunca hep anılarla, anlatılanlarla bilindi. İhtilal döneminin karanlık noktalarını aydınlatacak evrak ancak 2006 yılı sonlarında araştırmacılara açıldı. Böylece somut belgeler gün yüzüne çıktı. Başbakanlık Devlet Arşivleri’nde saklı tutulan doküman üzerinde araştırma yapan ilk isim gazeteci Erdal Şen oldu. Arşivlerdeki 3 bin 527 klasörün taranması ile oluşan Yassıada’nın Karakutusu, siyasete merak duysun duymasın o günleri anlamak isteyenler için önemli bir yol haritası. Özellikle 27 Mayıs’a tanık olmayan yeni nesil için kitap, bu sırlı dönemi akıcı bir üslupla analiz etme imkânı sunuyor.
YARIM ASIRLIK RESMÎ YALANI SONA ERDİREN MEKTUP
Kitabın giriş bölümünde “Bu çalışma ne bir dönemi ya da kişiyi yüceltme, ne de diğer tarafı yerme çabası” denilirken, devletin bile mağdurlara iade-i itibar ederek yapılanı kabullenmediğini hatırlatan Şen, bütün bunları alt alta koyduğunda “dönemin özlenecek değil, utanılacak hadiselerle dolu olduğunu” söylüyor. Gazeteci Erdal Şen, “Elbette kitapta yer verilen belgeler Yassıada’da çekilen sıkıntıların büyük bir kısmını aydınlatmaya yetmeyecek. Ancak açıklanabilen belgelerin her biri dramın boyutu hakkında ipucu verir mahiyette.” diyor. Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan, “Menderes’e idamından önce prostat muayenesi yapıldığı” yolunda bir belge bulunmuyor bu kitapta. Kötü muamele belge ile ispatlanamaz belki; ama “İşkence iki türlü olur.” diyor Erdal Şen: “Biri maddi, diğeri manevi.” Fiziksel işkencelerle ilgili bir belge olmasa da uygulanan manevi baskı tüm açıklığıyla Yassıada’nın Karakutusu’nda anlatılıyor. “Sağlık durumu iyi değil, İstanbul’dan doktor takviyesi gerek” diyen doktorların iki gün sonra verdikleri sağlam raporu, tıbbın; teamül gereği sabah gerçekleşmesi gereken idamın apar topar öğlen saatinde yapılması ise hukukun bir ayıbı olarak geçti tarihe.
MENDERES VE ARKADAŞLARINA MANEVİ İŞKENCE YAPILMIŞ
Kitapta oldukça önemli belgeler bulunuyor. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel’in hükümete hitaben yazdığı mektup, bunlardan en ilgi çekeni. Darbeden yirmi dört gün önce kaleme alınan mektupta Gürsel’in Menderes’i ülkedeki gelişmelerle ilgili uyardığı aktarıldı yıllarca. Mahkeme tutanağına da geçen mektup, Resmî Gazete’de de yayınlandı. Daha sonraları Alparslan Türkeş tarafından mektubun tahrif edildiği öne sürülse de bu bir iddiadan öteye gitmedi. Mektubun orijinaline ulaşılmasıyla, yarım asırdır sürdürülen ‘resmî yalan’ gün yüzüne çıktı. Kitapta o günlerde Resmî Gazete’de yayınlanan mektubun sansürlü hâli ile orijinali yan yana konulmuş. Mektubun orijinalinde Cemal Gürsel’in darbe yapılmadan 24 gün önce bazı uyarılarda bulunduğu; ancak onun cumhurbaşkanlığını istediği ortaya çıkıyor: “Menderes’i halk çok seviyor. Cumhurbaşkanlığına getirilmeli.”
Ulaşılan belgeler aracılığıyla dönemin psikolojisi hakkında fikir edinmek de mümkün. Dinlenen telefonların deşifreleri ve Tahkikat Komisyonu çalışmalarının sonuçları, iyice gerilen ortam göz önüne seriliyor. Kitapta Büyük İslam Âlimi Said Nursi ve Necip Fazıl Kısakürek’in Adnan Menderes’e gönderdikleri mektuplara da geniş yer veriliyor. Şen, Bediüzzaman’ın mektuplarının kimi zaman öneri, kimi zaman sitem içerikli olduğunu söylüyor. Ayrıca, risalelere yapılan takibattan rahatsızlık duyan Demokrat Parti (DP) teşkilatlarının Menderes’e yazdığı mektuplar ve Bediüzzaman’ın mezar yeriyle ilgili iddialara cevap verecek defin tutanağı da kitapta yer verilen belgeler arasında.
Yassıada’nın Karakutusu, 27 Mayıs’a giden siyasi konjonktürü tarafsız bir anlatımla sunuyor. Darbe öncesinde yaşanan bazı sokak olaylarına ilişkin gizli telefon dinleme kayıtları, telekulak vakalarının o yıllarda da yaşandığını ortaya koyuyor. Erdal Şen, Yassıada dramını anlatan bölümlerde Menderes ve arkadaşlarına yönelik komik suçlamalardan seçilen bazı örnekleri ‘iç burkucu’ diye niteliyor. Yassıada Mahkemesi başkanının hakaretlerinden yapılan seçmeler; sanıkların avukatlarıyla görüşme zorluğunu kaleme aldıkları dilekçeler tam bir hukuk fiyaskosu yaşandığını anlatmaya yetiyor. Kitabın son kısmında ise Menderes’in idamdan önceki ‘Son Savunması’nın tümüne ve intihar teşebbüsünden sonra yazılan doktor raporunun ayrıntılarına yer verilmiş.
19 şubat 2007